Bugun...

İNTURSAD DERNEĞİ
SEKTÖRDEKİ ARKADAŞLARA BİR DOST UYARISI
Tarih: 12-11-2016 13:42:00 Güncelleme: 12-11-2016 14:28:00


HAC ve UMRE ORGANİZESİ

SAMİMİ HAMİSİNİ BEKLİYOR

 

   İnsanoğlu yaşlandıkça aklı olgunlaşıyor, daha güzel ve verimli projeler üretebiliyor fakat bu seferde ürettiği projeleri uygulama güç ve enerjisi yeterli olamayabiliyor. Bu sebeple yaşlıların tecrübesi ile gençlerin enerjisi bir arada olursa sonuç almak kolaylaşır.

   Hac ve Umre organizesi çok sıkıntılı merhalelerden geçerek bugünkü noktaya geldi. Yaşanan bu süreci bilenler içerisinde mevcut sıkıntılara karşı ses yükseltmeyi nankörlük kabul edenler bile var.

   Asgari bir milyon dolarlık döviz girdisi yapamayan acentelere Hac ve Umre organizesi hakkı verilmemesi, bu sebeple bizzat ve fiilen yaptığımız organizenin gayri resmi taşeronu konumunda kaldığımız yıllar, çok eskilerde kalmış yıllar değil; sadece 10 – 12 yıl önce bu çarpıklığı sona erdirebildik. Bu çarpıklığı sona erdirebilmek için meslek kuruluşumuz TÜRSAB’ın bize öncülük etmediğini, ciddi bir gayret göstermediğini de unutmuş değiliz. Sadece TÜRSAB mı, Diyanet İşleri Başkanlığımız yıllarca sürdürülen bu çarpık sistemin seyircisi olmakla kalmamış, hamisi ve uygulayıcısı olmuştur. Bütün bunlardan daha garip olanı da, bu çarpık sistemin mağduru olan acentelerin bile bu sistemi değiştirme gayretinde bulunanların yanında ve safında bulunmaktan çekinerek, celladının yanında yer alması ve destekçisi olmasıdır. Bu sebeple ortaya koyamadığımız dayanışma, kaybettiğimiz güven ve itibar, bizi zayıf ve etkisiz duruma düşürdü.

   Yıllarca paralel yapının IŞIK sigortasına alternatif oluşmasını engelleyenler şimdi kime ne söyleyebilir? Söylese bile nasıl inandırabilir? İlk sigorta alternatifini oluşturup fiyatı normal çizgisine indiren, mücadelenin öncülerini hatırlayan var mı? Hediyelik eşya tekelini kıran, şahsi menfaatini düşünmeden her türlü hata ve haksızlığa karşı samimi bir tavır sergileyip sektöre soluk aldıranlara bir özür borcumuz yok mu? Mesele özür beklemek veya özür dileyerek nefisleri tatmin etmek değil, bilakis sarsılan samimiyet ve güvenimizi yeniden oluşturmaktır. Geçmişte yaşanan acı tecrübe ve deneyimleri, istişare edip masaya yatırmadan, benzer tecrübe ve deneyimleri cılız bir şekilde tekrarlamak için gayret gösteriyor gibi görünmek, hem oyalanmak hem de umutları israf edip tüketmek olmaz m?

 

   PEKİ NE YAPMALI

   Bizim kanaatimize göre yapılması gerekenleri şöyle sıralayabiliriz:

1- Sektörün kıdemli, güven ve itibarı olan, bilgi ve tecrübesi ile etkili olabilecek acente sahipleri, süratle bir araya gelerek, sıkıntılarımızı şahsi çıkarlar ve beklentilerden uzak, Hacı ve Umreci odaklı bir anlayışla ele almalı ve çözüm tekliflerimizi bir rapor haline getirmeliyiz.

2- TÜRSAB’ın çözüm teşebbüslerine öncülük yapması sağlanmalı, geçmişte olduğu gibi, bulanık suda balık avlamakta ısrar ederse TÜRSAB yönetiminin değiştirilmesi için ciddi bir seferberlik hareketi başlatılmalıdır.

3- Diyanet İşleri Başkanlığı ile heyet halinde görüşmeler yapılmalı ve hazırlanan rapor Başkanlığa sunulmalıdır.

4- Diyanetten sorumlu Devlet Bakanı ve Turizm Bakanlığı ile de görüşerek aynı rapor o makamlara da sunulmalıdır.

5- En son olarak Başbakan ve Cumhurbaşkanlığı ile mümkünse bizzat görüşme yaparak, bu mümkün olmazsa raporların kendilerine ulaştırılması sağlanmalıdır.

6- Hukuki yollarla mücadele ise, yukarıdaki teşebbüslerden sonra gerek kalırsa düşünülmeli ve çok ciddi bir hazırlıktan sonra yapılmalıdır. Bugün yapılması düşünülen hukuki mücadele, ciddi bir hazırlıktan yoksun, basit ve cılız bir deneme olacağını, geçmişteki tecrübe ve deneyimleri sorma ihtiyacı bile duymayan kişilerin tavırlarına bakan herkesin kolayca anlaması mümkündür.

7- Sonuçsuz kalacak bu çalışmaları sonuca ulaştırmak için en son düşünülmesi gereken çözüm ‘’BEYAZ YÜRÜYÜŞ’’ olmalıdır. Her acentenin 10 kişi ile katılacağı bu ihramlı yürüyüşe en az 250 – 300 acente katılmalı ve 2500 – 3000 kişi ihramlarını giyerek İstanbul veya Ankara’da ‘’BEYAZ YÜRÜYÜŞ’’ yapmalı, Hac ve Umre organizesindeki sıkıntılarımızı kamuoyunun gündemine taşıyıp müşterilerimizle birlikte çözümü oluşturma gayretine girmeliyiz.

 

   Bir tarafta çıkarları peşinde koşturan menfaatçi acenteler, diğer tarafta her türlü çıkardan uzak amme maslahatına çalışan Diyanet İşleri Başkanlığı kurumu, görüntü ve algısını değiştirmek için gerçekçi, samimi ve dürüst olmak zorundayız. Yoksa kaybetmeye mahkum olduğumuzu unutmayalım.

   Kurumlarda çalışan insanların yanlış ve hatada ısrar etmesini, kolaycı ve ucuzculuğu tercih etmelerini görmeyenlere, kutsal zannettikleri kurumların çalışanlarının hatalarını göstermek ve anlatmak pekte kolay olmadığını bilmeliyiz.

 

   Mücadelemiz esnasında karşılaştığım ve cevaplamakta zorlandığım birkaç sorudan başta gelenleri aşağıda dikkatinize sunmak isterim:

1- Sizlerin samimiyetinden şüphe etmiyoruz. Ancak sizin kadar samimi olduğunu bildiğimiz ve inandığımız sektördeki diğer arkadaşlar neden sizin yanınızda değil? Neden aynı duyguları paylaşmıyorlar?

2- TÜRSAB yönetimi sizin oylarınızla teşekkül ediyor. Neden sizi temsil eden bu yönetime bu durumu anlatamıyor; ikna edip önünüze alamıyorsunuz?

3- Amme maslahatına çalışan, her türlü çıkar ve menfaatten uzak hizmet eden Diyanet İşleri Başkanlığı’na mı inanacağız, çıkar ve menfaatine göre her türlü hatayı yapmaya meyyal acente sahiplerine mi?

 

   Elimizi vicdanımıza koyarak, yukarıdaki soruları soran kimseye cevap vermek için empati yapar mısınız? Siz onların yerinde olsaydınız aynı şeyleri düşünmez miydiniz? Bu düşünce sahiplerinin düşüncelerini değiştirmek için ne yapılması, nasıl yapılması gerekir?

   Hukuk davalarımızda nerede niçin başarısız olduk? Kimler nasıl duygularımızla oynadı? Bilen var mı? Kaç dava açtık ve sonuçları nasıl oldu? Cılız şekilde açılan davalar karşı tarafı nasıl güçlendirdi duyan, bilen var mı? Sektör olarak dert ve sıkıntılarımızı doğru sayabilecek, ayrıntılara boğulmayacak kaç arkadaşımız var?

   

   Mücadele böyle olmaz arkadaşlar… Kendimize gelelim ve akıllı olup yanlış usuller, yanlış öncüler peşinde vakit kaybetmeyelim. Kalan son umutlarımızı da köreltip tüketmeyelim. Çıkarcılar, tezgahçılar bu tükenmişliğimiz üzerinde varlığını sürdürüyor.

 

      Bizden uyarması… Kendi düşen ağlamaz…                                      İNTURSAD  

                                                                                                     Yönetim Kurulu 



Bu yazı 3372 defa okunmuştur.

YORUMLAR



YAZARIN DİĞER YAZILARI